Türkiye-Suriye gerilimi ...


Tam bir, "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" durumu...

İşlerin yolunda gitmesi için Suriye ile kapışmak lazım, ama bu kapışma büyürse de işler yolunda gitmez. Bunu Tayyip Erdoğan çok net görüyor. Suriye ile açık bir savaş ufukta gözükse de, tüm çabalar bunun "düşük yoğunluklu, bir tampon bölge operasyonu" ile sınırlı kalması yolunda.

Bunu nereden mi anlıyoruz? NATO ve ABD'nin son tavırlarından. Jetimiz düşürüldüğünden beri fazla sinirli olmaktan vazgeçtiler. Neredeyse "itidal" tavsiye edecekler.



Rusya da bir benzerini Şam üzerinde yaptı. Jetimiz düşürüldükten sonra birden S-300 satışını durdurduğunu açıkladı. Yani bu "Proxy War", yani"Dolaylı ABD-Rusya Savaşı"nda her iki taraf da işin fazla büyümesini istemiyor. Çünkü gerçekten de büyürse 3. Dünya savaşına kadar tırmanacak bir potansiyele sahip.

Bu noktada iki tehlikeli figür var. Birisi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton. Neo Con'ların son sevgilisi, Obama'nın Kasım'daki seçimine kayıtsız, siyasi ikbalini savaş tanrılarının planına göre kurgulamış. Ben bu tür kadınları anlayamıyorum. Yani bir kadın ve anne olarak, yaşama dönük, içgüdüsel bir savaş karşıtı olması beklenen bir kişinin bu kadar gözünü kan bürümüş olması enteresan. Diğer tehlikeli figür ise bizim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Baştan beri her konuda ABD yanlısı tutumu, sıfır sorundan sıfır komşuya hızla dönebilen düşmanlık endeksi ve stratejik derinlik filan diye nitelediği Amerikan tipi Neo Osmanlıcı tarzıyla, Neo Con'ların sevdiği, onlara yakın bir isim.

Hariciyemizin tüm köklü geleneğini bir kalemde silip atan ve siyasete paraşütle inmiş bir figür Davutoğlu. Hükümet ve AKP içinde sanırız ki bu isim üzerinden tartışmalar yükselmiştir şu dönemde.

PİLOT MONTU

Uçağımızı Suriye üzerine silahsız gönderenler, şimdi de Başbakana pilot montu giydiriyorlar. Pervaneli yerli uçakta giyilen pilot montu ne kadar korkutur Esad'ı bilinmez ama, yandaş kanalların sınıra yığınak haberleri ses getirmeyi başardı. Savaş çanları çalan yandaş Amerikan muhipleri için hava hoş. Onların sırtında yumurta küfesi yok. Ama Erdoğan'ın sırtında var.

Son bir buçuk senedir Suriye'deki silahlı başıbozuk katillere her türlü desteği veren hükümet, şimdi savaşa girmek ile girmemek arasında çok kritik bir yol ayrımında. Savaşa girmese; ya da şöyle tercüme edelim: Kuzey Irak'taki Barzani Devleti'ne bir nefes borusu olacak tampon bölgeyi oluşturamazsa, ne Suudi Arabistan'dan, ne de Katar'dan milyar dolarlar artık gelmeyiverir. ABD'den yönelecek kazığı ise düşünmek bile istemez kimse. Zaten şimdiden farklı sesler çıkmaya başladı.

Öbür taraftan Suriye ile bir savaş durumunda olacaklar, tam bir felaket senaryosu. İşler her an çığırından çıkabilir, kendimizi çok büyük bir şiddet sarmalında, devletimizin buharlaşmaya başladığı bir ortamda korunaksız ve yapayalnız bulabiliriz.

Hemen bu noktada Erdoğan'ın önündeki bir anketten söz etmeliyiz. AKP'ye yakın ANAR'ın (Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi) 26 şehirde 5193 denekle yaptığı anket sonuçları çok çarpıcı.

ANAR'a göre bugün bir seçim olsa; AKP: Yüzde 53.7, CHP: Yüzde 23.4, MHP: Yüzde 12.9, BDP: Yüzde 6, diğer partiler: Yüzde 4.1 oy alıyor.

Aynı ANAR'ın Genel Müdürü İbrahim Uslu, savaş uçağımızın düşürülmesi öncesi yaptıkları anketlerde Suriye ile savaş isteyenlerin oranının yüzde 3-5 aralığında olduğunu söyledi. Öyle ki, bu uçak öncesinde de yandaş medyanın yayınları Suriye ile savaş kışkırtıcılığı üzerine kuruluydu. Mezhep kardeşliğine yönelik yapılan ajitasyonlar ve Esad'ın bir şeytan gibi tasvir edilmesi de Türk halkını ikna edemediğine göre toplumun hala çok büyük bir kesimi olası bir çatışmaya karşı noktada. Uslu'nun Akşam gazetesindeki röportajında söylediği şu sözler de dikkat çekici:

"Pilotun öz babası, 'bir değil, 50 uçak da düşse; bir değil, 50 pilot da şehit olsa savaş açılmaz' diyor. Evladını kaybetme endişesi olan bir babanın duruşu bu, düşünün artık. Türk halkının da geneli böyle duruyor. Zaten öncesinde de 'Esad kötü, halkına zulüm ediyor ama biz sakin olalım' diye bir duruş vardı. Ben burada da aynı yaklaşım var diye tahmin ediyorum"

Demek ki AKP tabanı her ne kadar Tayyip Erdoğan'a yüzde 53 gibi yüksek bir destek verse de Suriye ile savaş konusunda fazlasıyla endişeli. Bu iyi bir haber bizce. Savaşın ne demek olduğunu iyi bilen bir halkımız var. 30 yıldır binlerce evladını dış kaynaklı teröre, yani bir anlamda "7 düvelle düşük yoğunluklu bir savaşa" kurban veren bir ülkenin insanlarıyız.

ESAT GİDER Mİ?

Hükümetin asli hedefi, Beşar Esat'ın devrilerek, Libya benzeri bir yandaş hükümet kurulması, bu esnada da Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt tampon bölgesi kurulması. Barzani'nin Türkiye ziyareti ve iddialara göre İmralı'da teröristbaşı Öcalan ile görüşmesi de (eğer doğruysa) sadece açılım konusunda değil, bu konularda da olmuştur. Zaten Kürt açılımı ile Suriye arasında giderek birbirine yaklaşan bir korelasyon var. Türkiye'nin daha fazla orta sahada top çevirmesi durumunda müesses nizam PKK'yı sadece içerde değil, Suriye üzerinden de devreye sokacaktır. Mısır'ı kaybetmek üzere olan ABD ve İsrail, Suriye'yi almaya çalışıyor. Bunun için de tek çözüm Esad'ın devrilmesi ve Suriye'nin Türkiye ile Barzani çizgisine sokulması.

Annan Planı'nda Beşar Esad'ın gitmesi üzerinde bir değişiklik yapıldığı ve bunun Cenevre'de masaya konacağı bilgisinin Rusya kanalından gelmesi de bunu doğruluyor. Ama Rusya hala Esad üzerinde sağlam duruyor. Çünkü Esad'ın gitmesi Rusya'nın da Suriye'den çekilmesi anlamına gelecektir. İran için de aynı durum sözkonusu. Sahte dostlarımız, bizi gerçekte dost olmamız gerekenlerin üzerine doğru sürmekte. Provokasyon, terör ve yalan haber günlerindeyiz. Bir anlamda ateşten günlere doğru yaklaşıyoruz.

kaynak: Hüseyin Vodinalı Odatv.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder